Kaybolmanın tek yolu, kaybolduğun yerde kendini bulmaktan geçermiş…Pencereden sızan soğuk hava, içimdeki boşluğu doldurmak istercesine camın yüzeyine çarpıyordu. Dilime dolanmış bir nakarata eşlik ederken hüzün… Hüzün, her birimizin gölgesine sığamayan bir ağırlık; herkese yakışmayan, herkesin taşıyamadığı bir yük. Zaman, gündelik koşturmacaların arasında sessizce akıp giderken insan fark etmeden uzaklaşıyor kendinden. Biriken işler, ertelenen planlar, sürekli […]
Bir Zamanlar Sessizlik
Bir zamanlar sessizlik vardı. Pencerenin önünde duran boş sandalye kadar sıradan, gece lambasının gölgesi kadar kesin. Kimseye bir şey kanıtlamayan, kimseyi ikna etmeye uğraşmayan bir sessizlik. Evin içinden geçen ince bir rüzgâr gibi; perdeyi kımıldatır, masanın üzerindeki tozu havalandırır, sonra hiçbir şey olmamış gibi geri çekilirdi. O günlerde konuşmak bir ihtiyaç değil yeri geldiğinde yapılan […]
Nedir Masum Olan?
Küçük bir deney, görünür kılabilir mi onu? Gerçekten, baharın ilk esintileriyle oynaştırdığı tül perdenin ardında, duvardaki asma resmini gerçek sanan serçenin dilini konuşabilir mi, yeni doğan, ya da; üzüm yemek için perdenin ardına geçen serçenin dramını yaratan ressamın ustalığı mıdır, yoksa ketumluğu mudur yeni doğan’ın? Her zaman cevap sayısından bir fazladır soru sayısı. İşte bu […]
Karın Boşluğu
Bir dairenin başlangıç ve sonu yoktur. Bu yüzden, dairesel hareketler sonsuzdur. Evren adındaki çocuk bahçesinden önce daireler vardı. Mevcut hiçbir bilgi ve sezginin tanımlayamayacağı bu daireler, Karın Boşluğu olarak bilinen hiçliğin içinde sabit konumlarını koruyarak kendi içlerinde hüküm sürerlerdi. Birbirlerine olan uzaklıkları kesin ve değişmezdi. Ancak Karın Boşluğundaki sonsuz daireden ikisi esrarengiz biçimde birbirine yaklaştı. […]
Babamız Bir Gün Gerçekten Ölür
Çoğumuz, babamız henüz hayattayken onun yüzüne bir kere bile dikkatle bakmayız. Baba, “baba” demeye başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran bir alışkanlıktır. Yıllarca babamızdan değil, bir alışkanlıktan bahsederiz: annemize, “babam bugün niçin gecikti?” diye sorarız; kardeşimize, “babam yine su istiyor,” der ve dertleniriz; bazen de, ”babama hangi yalanı uydursam,” diye planlar kurarız kafamızda. Baba, her […]
Neyse…
Anımsamadığım kadar yakın bir zaman (bilinen anlamda) önce, kolumu pencereye, alnımı ise koluma dayadığım ve nakaratlı bir şarkıyı sürekli tekrarladığım anımsanırsa, bununla yetinmeyip şu anda anımsamadığım bir Fransızın çok önemli bir metninde mutlaka anlatmış olması gerektiği gibi, bir şeyi kaybetmenin tek yolunun o şeyin bütünüyle içinde olmakla mümkün olduğu bilinirse… Neyse….Sanırım değişmeyen tek şey hiçbir […]
Karanlık ve Yağmur Adına
Bazen, bitmekte direnen gün batımlarının can çekişmesini anımsatacak kadar uzun ve yorucu bir günün ardından eve dönüp hızla balkona çıkmak ya da genişliği derinliğinden daha az olan bir suyun kenarında susmak istersiniz. Aslında balkona da çıksanız, tedirgin bir lemurun bakışı gibi akan suyun kenarında suya deyecek kadar yakın da dursanız susmak istersiniz. Zaten en iyi […]
Sabah Beş Koridoru
Saat sabahın beşi. Avından umudu kesmiş avcı gibi, uzanmış uykuyu bekliyorsun yatakta. Şehir, ağır, kara bir yorganın altında; böcekler, insanlar ve sincaplarla sarmaş dolaş derin uykuda.Sense ya hiç uyumadın ya da uykunun orta yerinde bir çocukluk düşünden palas pandıras yuvarlandın. Öyle ya da böyle, saat sabahın beşi ve çürüyen bir elmanın kurduyla karşılaşması gibi, içini […]