Öğr.Gör. Dr. Emin KAYA

Öğr.Gör. Dr. Emin KAYA

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Uzun Zaman Sonra

Kaybolmanın tek yolu, kaybolduğun yerde kendini bulmaktan geçermiş…Pencereden sızan soğuk hava, içimdeki boşluğu doldurmak istercesine camın yüzeyine çarpıyordu. Dilime dolanmış bir nakarata eşlik ederken hüzün… Hüzün, her birimizin gölgesine sığamayan bir ağırlık; herkese yakışmayan, herkesin taşıyamadığı bir yük. Zaman, gündelik koşturmacaların arasında sessizce akıp giderken insan fark etmeden uzaklaşıyor kendinden. Biriken işler, ertelenen planlar, sürekli […]

Bir Zamanlar Sessizlik

Bir zamanlar sessizlik vardı. Pencerenin önünde duran boş sandalye kadar sıradan, gece lambasının gölgesi kadar kesin. Kimseye bir şey kanıtlamayan, kimseyi ikna etmeye uğraşmayan bir sessizlik. Evin içinden geçen ince bir rüzgâr gibi; perdeyi kımıldatır, masanın üzerindeki tozu havalandırır, sonra hiçbir şey olmamış gibi geri çekilirdi. O günlerde konuşmak bir ihtiyaç değil yeri geldiğinde yapılan […]

Sen Beyaz Bir Kadınsın

asıl büyük sarhoş benim uzaktakiben ki tek damla şarap içmedimekmeğin beyaz zeytinin siyah olduğunu biliyorumasıl büyük sarhoş benim uzaktakibenim kusturucu sarhoşluğumyoksulluğumyüzüme bakmasan da yağmura düşürsen de gözlerinigözlerime bakmasan da ne kadaro kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyoruykularımda nefesinin sıcaklığıo kadarhangi akşam kapımı çalan sen değilsinsen değil misin gizli bir kıvılcım gibi gözbebeklerimde duranumutsuzlandığım her akşamsenin rüzgârın almıyor […]

Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım

Varsa yoksa Melahat’ın sıpaları… Bizimkiler çocuk değil mi? Kaya kovuğundan mı çıktılar? Ama Melahat’ı bu hâle getiren kayınbabama kızarım ben. Sanki biz gelin değiliz. Sanki bizim hizmetimiz boşunadır. Aynı kahveyi ben yaparım, kayınbabam bıyığının altından zar zor bir “hımm” sesi çıkarır. Melahat yapınca, “Kızım bu kahveyi nasıl yapıyorsun, elinde tılsım mı var senin?” der. Bir de […]

Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm  Şehre simsiyah bir kar yağar  Yollar kalbimle örtülür  Parmaklarımın arasındanGecenin geldiğini görürüm Ben ölürsem akşamüstü ölürüm  Çocuklar sinemaya gider  Yüzümü bir çiçeğe gömüp  Ağlamak gibi isterim  Derinden bir tren geçer Ben ölürsem akşamüstü ölürüm  Alıp başımı gitmek isterim  Bir akşam bir kente girerim  Kayısı ağaçları arasından  Gidip denize bakarım  Bir tiyatro seyrederim Ben ölürsem […]

Boşluktaki Duruş

Yüzlerce insan akıyordu sanki yanından, yüzlerce insanın ayakları akıp gidiyor, dönüp duruyor, duraksayıp geçiyordu. Günün bu saatinde ne çok insan! Ne çok hasta! Ne çok gezgin! Yılın o özel âyinine katıldığı ada ülkesinin kalabalığı şimdi, buraya, kendi ülkesine taşınmış gibiydi. O kalabalığın bir anlamı olmuştu onun için. Oysa şimdi burada, ülkenin bu en görkemli garında, […]

Nedir Masum Olan?

Küçük bir deney, görünür kılabilir mi onu? Gerçekten, baharın ilk esintileriyle oynaştırdığı tül perdenin ardında, duvardaki asma resmini gerçek sanan serçenin dilini konuşabilir mi, yeni doğan, ya da; üzüm yemek için perdenin ardına geçen serçenin dramını yaratan ressamın ustalığı mıdır, yoksa ketumluğu mudur yeni doğan’ın? Her zaman cevap sayısından bir fazladır soru sayısı. İşte bu […]

Sınav Sabahı

Bu sabaha hiç hazır değildi, hayır böyle olmamalıydı. Giffen malı neydi? Arz talep eğrisi? Bitmek bilmeyen sınavlar. İnsan otuzuna da gelse sınavlara girmek zorunda kalıyor işte. Hayır, Ömer henüz yirmi dokuz yaşında ve müfettişlik sınavına gecikmiş durumda. Elbette otobüs gelmiyor. Yolu hesaplıyor. Ucu ucuna yetişebilir. Normal şartlar altında. N.Ş.A. O kimyada vardı ve yıllar önce […]